AHİLİK

Diğer Adları : Ahi Teşkilatı, Fütüvvet Teşkilatı, Peştamal Bağlama,ŞedKuşatma Töreni

Somut Olmayan Kültürel Miras Alanı/Alanları : Toplumsal Uygulamalar, Ritüeller ve Şölenler

Coğrafi Dağılımı (Bildirimde Bulunan İller) : Ankara, Kırşehir, Şanlıurfa

  Ahiliğin EskiTürkçe’de“eli açık, cömert, mert” anlamına gelen “akı” kelimesinden;Arapça’da“kardeşim” manasına gelen “ahi” kelimesinden türetildiği düşünülmektedir.

           Terim olarak Ahilik ise, XIII. yüzyılın ilkyarısından XIX . yüzyılın ikinci yarısına kadar Anadolu'da, Balkanlarda ve Kırım'da yaşamış olan Türk Halkının sanat ve meslek alanında yetişmelerini, ahlâki yönden gelişmelerini sağlayan bir kuruluşun adıdır.

 Ahilik, 13. yüzyılda AhiEvrantarafından sistematik yapısına kavuşturulan bir esnaf dayanışma teşkilâtıdır. Ancak Ahiliğin dini/tasavvufi başka bir boyutunun olduğu da bilinmektedir. Tasavvufun temel kavramlarından olan dürüstlük, mertlik, alçakgönüllülük, yardımseverlik, cömertlik, şefkat gibi manalar taşıyan fütüvvet anlayışı Ahiliğin temelini oluşturmuştur.

  Ahilik dürüstlük, güvenilirlik, çalışkanlık, fedakarlık gibi ahlaki erdemler ile iş tutma, zanaat-meslek sahibi olma ve üretkenlik gibi maddi pratiklere dayalı niteliklere sahiptir. 

           Ahi birlikleri her kurum gibi, belli bir ihtiyacı karşılama amacı ile kurulmuşlardır. En geniş anlatımla Ahi birliklerinin kuruluş amacı; Orta Asya'dan Anadolu'ya göç eden Türkmenler arasında yer alan çok sayıdaki sanatkarlara kolayca iş bulmak; bu kişilerin Anadolu'daki yerli Bizans sanatkarları ile rekabet edebilmesini sağlamak, piyasada tutunabilmek için yapılan malların kalitesini korumak, üretimi ihtiyaca göre ayarlamak, sanatkarlarda sanat ahlâkını yerleştirmek, Türk halkını ekonomik olarak bağımsız hale getirmek, ihtiyaç sahibi olanlara her alanda yardımcı olmak, ülkeye yapılacak yabancı saldırılarda devletin silahlı kuvvetleri yanında ülkeyi savunmak ve yerleşim bölgelerinde Türk-İslam kültürünü yaymak şeklinde tanımlanabilir.

           Teşkilatın organizasyon biçimi, birbirinden bağımsız yatay birimlerden oluşmuştur. Teşkilat içinde gündüz işyerlerinde belirli hiyerarşik düzen içinde verilen/alınan eğitim ve öğretim, akşam toplantılarında devam eden tasavvufi aşama ile tamamlanmaktadır. Ahiliğin teşkilat yapılanmasının genel nitelikleri; hem meslek gruplarına katkı sağlamış, hem de üretim kalitesindeki ve fiyatlandırmadaki kurallarla tüketicilerin haklarını da gözetmiştir. Bu yönüyle ahilik teşkilatı meslek örgütlenmesi olmasının ötesinde bir toplumsal örgütlenme örneği sergilemektedir. Sivil toplum örgütlerinin toplum hayatında etkin hale gelmesiyle ahilik teşkilatı daha da önem kazanmış ve Ahiliği her düzeyde koruma, yaşatma çalışmaları başlatılmıştır. Her yıl ekim ayında Ahilik Haftası kutlanmaktadır. Ahilik teşkilatının ticari ve toplumsal hayata olan etkilerinin yanında folklor alanına da etkileri olmuş, “pabucun dama atılması” gibi teşkilata özgü kimi pratikler bugün günlük dilde kullanılan deyimlere dönüşmüştür.

USTALIK MERASİMİ

             Geleneksel usta-kalfa-çırak sistemini şu şekilde özetlemek mümkündür. Yaşı ortalama 12-13 olan çocuk, velisi

tarafından kabiliyetleri doğrultusunda, herhangi bir sanat dalında faaliyet gösteren bir ustanın yanına belli bir süre çalışmak ve mesleği öğrenmek üzere çırak olarak verilirdi.

Usta eğer işyerinde ya da atölyesinde yeni bir çırağa ihtiyacı varsa çocuğun fiziki kabiliyetini ve moral karakterini anlamak için geçici bir süre çalışmasına müsaade ederdi. Böylece yanında çalışmaya başlayan çocuğun başarısını, kabiliyetini küçük işler yaptırmak suretiyle gözlemleyen usta, yeni çırağın dürüstlüğü hakkında da kanaat sahibi olmak isterdi.

Öte yandan ustalar, yanlarında çalışan çırak ve kalfaların arkadaş seçimine de dikkat ederlerdi. Çünkü iyi arkadaşların, iyi bir sanatkâr olmada olumlu katkıları olacağına inanılmaktadır. Bu kısa gözlemlerden sonra çocuk kabiliyetli, çalışkan, dürüst ve güvenilir bulunursa o iş yerinde çırak olarak çalışmasına izin verilir. Böylece 3 yıldan 5 yıla kadar değişen bir zaman zarfında ustası, çırağın hem mesleki hem de manevi hocasıydı. Ayrıca

usta, o sanat dalındaki manevi liderleri, meşhur şahsiyetleri ve onların hayat hikâyelerini, zamanzamançocuğa aktararak, çocuğun bu sanatkâr grubunun bir üyesi olmasına yardımcı olurdu.

Ahilikte esnaf ve sanatkârlara işyerinde yamak, çırak, kalfa ve usta hiyerarşisi ile mesleğin incelikleri öğretilirken, akşamları toplanılan Ahi zaviyelerinde de ahlâki eğitim uygulanırdı. Böylece hem kendi çalıştığı mesleğin, hem de diğer meslek kollarının bir peygambere ya da birpîredayandırıldığını gören ve bunların örnek alınması lazım geldiğine inanan çocuk, yıllar önce o meslekte tesis edilen disiplinin sürdürülmesine inanırdı.

İşe başlarken mesleğinpîrininsaygıyla anılması uyulması gereken kuralların başında geliyordu. Böylece manevîbir alanın denetimi ve himayesinde ekonomik hayat, Ahilik çerçevesinde düzen altına alınmış oluyordu.

Çıraklıkta geçen ilk yılı ustayı devamlı gözleme ve öğrenme dönemi olarak değerlendirebiliriz. Usta ile çırakarasındaki ilişki tarzı bir çeşit itaat ve saygıyı içerir. Usta kısmen öğretici kısmen de baba rolünü üstlenmiştir. Buyüzden çırağı, ailesinin bir ferdi gibi görerek ona şefkatle muamele etmek durumundadır.

Ustalığa yükselebilmek için üç yıl kalfa olarak çalışmak lazımdı. Bu süre içinde, hakkında şikayet olmayan,kendisine verilen görevleri dikkatle yerine getiren, özellikle çırak yetiştirme hususunda titiz davranan, diğerkalfalarla iyi geçinen, müşterilere karşı iyi davranan, bir dükkan idare edebilecek duruma gelen kalfalar hususi birmerasimle ustalığa yükselirdi.

Ahi birliklerinde ustalık merasimi büyük bir manevi atmosferde gerçekleştiriliyordu. Estirilen manevi hava ustaadayının din ve inançlarına olan bağlılığınıkopmaz derecedeperçinlemekte, iş ahlâkına, müşteri ilişkilerine, kaliteve standarda önem vermesinisağlamaktaydı.

Sanat kolunun diğer usta ve kalfaları, o mahallin önde gelenleri, çırağın babası ve dinî lider törene davet edilir.Yemek yendikten sonra usta ayağa kalkar, ustalığa terfi edecek çocuğun uzun zamandır yanında çalıştığını,sanatın inceliklerin öğrendiğini ve kalifiye eleman haline gelebilmek için moral karakteri de en iyi şekilde sergilediğini davetliler huzurunda ilan ederdi. Kalfanın kendi işyerini açabilmesi ve öğrendiği sanatıyla geçimini temin edebilmesi anlamına gelen "destur" verirdi.

Ustalık merasiminde Ahi şeyhi teraziyi göstererek;

"

Ey Oğul!

Can ve gönül kulağı ile işit ustalığa destur istersin. Mesleğindeki ehliyetini kendin işinle ispatladın. Yol kardeşlerin,

ustan seni övdüler, dünya davranışlarında sana kefil oldular.Ahiretişlerinde de seni hak yolunda yürür, dinini

diyanetini bilir,söylediler. Memnun olduk, mütehassıs olduk. Yücemevlamızdancümle mümin kulları ile birlikte

seni de dünya veahiretnimetlerine kavuşturmasını niyaz eyleriz...

Ey Oğul!

Hak al hak ver. Kimseye dediğinden eksik verme ki, Hak Teala kazancına ve ömrüne bereket vere. Ve her zaman

teraziyi eline alasın,ahiretterazisini anmak gerekirsin. Yakında bilesin kim, helale hesap ve şüpheye itip ve

harama azap olsa gerek. Haydi oğul, ona göre dirlik işin gereksin..."

Ahi Baba'nın Ustalığa yükselen gence nasihati:

“Harama bakma,

Haram yeme, haram içme,

Doğru, sabırlı, dayanıklı ol,

Yalan söyleme,

Büyüklerinden önce söze başlama,

Kimseyi kandırma,

Kanaatkar ol,

Dünya malına tamah etme.

Yanlış ölçme, eksik tartma.

Kuvvetli ve üstün durumda iken affetmesini,

Hiddetli İken yumuşak davranmasını bil ve

Kendin muhtaç iken bile başkalarına verecek kadar cömert ol.”

Ustalık töreninin "helâllık" bölümünde ustası, yeni usta olan kalfasının arkasını sıvazlayarak şöyle derdi:

"Bilginlerin dediklerini, esnaf şeyhinin nasihatlerini, benim sözlerimi tutmazsan; ana, baba, öğretmen, usta

hakkına riayet etmezsen, halka zulüm edersen, kafir ve yetim hakkı yersen, özetle Allah'ın yasaklarından

sakınmazsan yirmi tırnağımahiretteboynuna çengel olsun"

Ayrıca ustalığı istenilen kalfaya sembolik olarak sanatla ilgili bir-iki tane aletin verilmesinden sonra usta adayı,

ustanın ve diğer yaşlıların ellerini öper ve şükranlarını dualara eşlik ederek arz eder. Diğer usta ve kalfalar

tarafından, buterfiyive yeni kalfanın aralarına katılışını sembolize eden"peştamal kuşanma"veKur'an-ı

Kerim'den"ayet"okunmasından sonra"ustalığa kabul ediliş töreni"tamamlanmış olur.         

AHİ BİRLİKLERİNDE EĞİTİM

           İş Dışında Eğitim

İş dışındaki eğitim, genel eğitim özelliğinde olup ferdi gelişmeye yöneliktir. Ahi zaviyelerinde öğretmen tarafındanteşkilata yeni giren gençlere okuma yazma öğretilirdi. Gençlere ilk terbiye ve bilgiyi veren kişilere muallim denilirdi.İlmi sahada söz sahibi müderris ve kadılara da ders verdirilirdi. Dini ve ilmi bilgiler yanında Türkçe konuşma,edebiyat dersleri okutulurdu.

             İş Başında Eğitim

İş yeri sahibi, aynı zamanda usta (öğretmen) olduğu için daha önce çalıştığı iş kolundan mesleğini öğrendiğinedair icazet (diploma) ve iş yeri açma izni almış kimsedir. Bir gencin usta olabilmesi ve kendi iş yerini açabilmesiiçin değişik öğrenim kademelerinden geçmesi gerekirdi. Her şeyden önce bir gencin Ahi birliğine üye olabilmesiiçin mutlaka geçimini temin edebilecek bir iş veya sanatının olması aranırdı. Boş gezen, bir işi olmayanlar, Ahiliğekabul edilmedikleri gibi toplumda da itibar görmezlerdi. Mesleği olmayanlara kız bile verilmezdi .

               Sanat Eğitimi

Ahilik sisteminde gençlere ahlâk ve sanat eğitimi birlikte veriliyordu. Ahlâka ait usul ve erkan kuralları eğitimmüfredatına göre düzenlenirdi. Gençlere yaşlarına ve öğrenim sürelerine göre verilecek bilgiler deprogramlanmıştı. Zaman gelmedikçe ne sanata ne de ahlâki kurallara ait bilgiler verilmezdi. Ancak öğrenciolgunlaştıkça ve sanattakiyetenekleri arttıkça, bilgilerbelirlenen ölçülerde arttırılırdı.

               Ahlâk Eğitimi

Ahi kardeş, yaren, dost, yiğit anlamında kullanılır. Ahilik, birbirine saygı duyan, yardım eden, fakiri gözeten,yoksulu barındıran, ilmi ve çalışmayı ibadet sayan, din ve ahlak kurallarına sıkı sıkıya bağlı esnaf-sanatkarlarınteşkilatı anlamını ifade eder.

Ahilik çalışmayı, ibadet ve dürüstlüğü bir bütün olarak ele almış, ahlâka büyük önem vermiştir. Ahiliğe göre güzelahlâkın olduğu yerde kardeşlik, eşitlik, özgürlük, sevgi, hak ve adalet vardır.

İlk Türkfütüvvetnamesi, alplık kavramıyla birleşerek yiğit-ahi şeklinde ortaya çıkmıştır. Bufütüvvetnamelerden, yazarı belli olmayan yüzlerce Türkçe fütüvvet kitabı yazılmıştır. Ahilerin el kitabı olan ilk Türkfütüvvetnamesinde,

Burgazi, gençlere, terbiye kurallarından bazılarını şöyle anlatmaktadır:

“... Taam (yemek)yimekteyirmi erkan vardır.”Yani yemek yemeye ait yirmi kaide olduğunu söyleyip, bu

kurallardan bazıları da şöyle sıralanabilir:

-Sofraya oturmadan önce ve yemekten kalktıktan sonra elleri yıkamak

-Yemek yenilen yere ayakkabı ile girmemek,

-Yemeğin dürüstlük ile kazanıldığından emin olmak,

-Yemeğe büyüklerden önce başlamamak ve yemeğe tabağın kenarından başlamak,

-Yemek yerken konuşmamak, ağzından tükürük saçmamak, kaşınmamak,

-Yemek yerken öksürük tutması halinde ağzı elle değil, mendille kapatmak,

-Yemekte küçük lokma almak, başkasının yediği lokmaları gözetmemek,

-Yemekte ağzını şapırdatmamak,

-Yemekte etin kemiklerini sofradakilere göstermeden tabağın arkasına saklamak vb.

Söz söylemekteki edepler dört tanedir:

-Sert konuşmamak,

-Konuşurken sağa-sola bakmamak,

-Sen-ben değil de siz-biz olarak hitap etmek,

-El kol hareketleri ile bir şey ifade etmemek.

Evden çıkmaktaki edepler:

-Çıkarken sağ ayakla çıkmak,

-Endişeli çıkmamak,

-Çıkarken yukarı bakmamak.

Yürümekteki edepler:

-Sert yürümemek,

-Çukurlara basmamak,

-Yanlara bakarak yürümek,(dikkatli olmak)

-Taştan taşa sıçramamak,

-Kimsenin ardınca bakmamak,

-Büyüğünün önünde yürümemek.

Bu kuralların dışında elbise giyerken beş, pazarda, çarşıda yürürken, alış veriş yaparken dört, misafirlikte üç,

hasta ziyaretinde beş, tuvalete ve hamama girerken sekiz, yatarken dört olmak üzere bir çok kural tespit

edilmiştir.

Burgazifütüvvetnamesi’ndeAhi ahlâkını meydana getiren kurallar şöyle sıralanmaktadır.

1-Ahiler birkaç iş veya sanatla değil, yeteneklerine en uygun olan tek bir iş veya sanatla uğraşmalıdır.

2-Ahinin emeğini değerlendirecek ve onurunu koruyacak bir işi, özellikle bir sanatı olmalıdır.

3-Ahi doğru olmalı, emeğiyle hak ettiğinden fazlasını kazanma yoluna sapmamalıdır.

4-Ahinin işinin ve sanatının gelenekselpîrlerindenkendi ustasına kadar bütün büyüklere içten bağlanmalı,

sanatında, davranışlarında onları örnek almalıdır.

5- Ahi bilgi sahibi olmalı, bilginleri sevmeli, onlara karşı küçük düşmemeli, aldığı bilgileri yerinde ve zamanında

kullanmalıdır. 13. yüzyıldaBurgazitarafından kaleme alınanBurgazi’ninFütüvvetnamesi’ni, daha sonra diğerleri

takip etmiştir. Ahi ahlâkını meydana getiren fütüvvet kuralları, öğrencilere anlayacakları tarzda öğretilirdi.

Bu kurallar;

1-İyi huylu ve güzel ahlâklı olmak,

2-İşinde ve hayatında doğru, güvenilir olmak,

3-Ahdinde, sözünde ve sevgisinde vefalı olmak,

4-Sözünü bilmek, sözünde durmak,

5-Hizmette ayrım yapmamak,

6-Yaptığı iyilikten karşılık beklememek,

7-Güler yüzlü olmak,

8-Tatlı dilli olmak,

9-Hataları yüze vurmamak,

10-Dostluğa önem vermek,

11-Kötülük edenlere iyilikte bulunmak,

12-Tevazu sahibi olmak,

13-Hiç kimseyi azarlamamak,

14-Anaya ve ataya hürmet etmek,

15-Dedikoduyu terk etmek,

16-Komşularına iyilik etmek,

17-İnsanların işlerini içten, gönülden ve güler yüzlü yapmak,

18-Başkasının malına hıyanet etmek,

19-Sabır ehli olmak,

20-Cömert, ikram ve kerem sahibi olmak,

21-Daima hakkı kullanmak,

22-Öfkesine hakim olmak,

23-Suçluya yumuşak davranmak,

24-Sır saklamak,

25-Gelmeyene gitmek, dost ve akrabayı ziyaret etmek,

26-İçi, dışı, özü, sözü bir olmak,

27-Kötü söz ve hareketlerden sakınmak,

28-Mahiyetinde ve hizmetindekileri korumak ve gözetmek.

(...)

Yukarıda sadece bir kısmına yer verdiğimiz Ahiliğin 124 altın kuralı vardır.

Ticaret Ahlâkında Yasaklanan Hususlar

Ticaret ahlâkında yapılması istenmeyen şeyler ise şunlardır:

1.Hileli ve çürük mal satmayacaksın,

2.Müşteriden fazla para almayacaksın,

3.Bir başkasının malını taklit etmeyeceksin,

4.Noksan tartmayacaksın ve bozuk terazi kullanmayacaksın,

5.Sahte ve kalitesiz mal üretmeyeceksin

Açık olanlar:

1-Elini açık tut : Cömert olmak, düşkünlere yardım etmek için,

2-Kapını açık tut : Konuksever ve misafirperver olmak için,

3-Sofranı açık tut : Yoksullara, yemek yedirmek, misafire ikramda bulunmak için.

Kapalı olanlar:

1-Elini bağlı tut : Hırsızlık, zorbalık ve kötülük etmemek için,

2-Dilini bağlı tut : Dedikodu, yalan, iftira ve gıybetten uzak durmak,

3-Belini bağlı tut : Kimsenin namusuna, haysiyet ve şerefine göz dikmemek için.

Ahiler kız çocuklarına da şu öğütleri verirlerdi:

1-İşine dikkatli ol : Ailenin ve evinin işini ihmal etme,

2-Aşına dikkatli ol : İyi yemek pişir, iktisatlı ol,

3-Eşine dikkatli ol : Her türlü şartlar altında eşine sahip ol,

Örnek Olay

Ahilik teşkilatının yüksek ahlâki değerleriyle yetişen Osmanlı esnaf, sanatkar ve tüccarı Batılı devletler nazarında çok önemli bir yer edinmiştir.

Alman BaşbakanıBismark"Türkler, Asya'nın centilmenleridir"sözüyle Ahilik kültüründe yetişen Türk insanını tanımlıyordu...

Ayrıca İngiliz Ticaret Odalarının birinde asılı bulunan levhada"Her zaman Türk tüccarları ile alışverişet"sözününyer alması Türk esnafının, tüccarının ve sanayicisinin dün sahip olduğu ve bugün terk ettiği Ahilikkültürünü ifade etmektedir.

AHİ EVRAN KİMDİR

                 Ahi teşkilatının kurucusu AhiEvran, Azerbaycan'ınHoyşehrinde doğmuş, 1172-1262 yılları arasında yaşamıştır. Ahi Evren'in asıl adı "NasîrüddinEbü'lHakayıkMahmudB.Ahmed"dir. Ünlü Türk bilgini, iktisatçı ve sanatkarı AhiEvranilk eğitimini doğum yeri olan Azerbaycan'ınHoyşehrinde aldıktan sonra Horasan'a giderek ünlü alimlerdenFahreddinRazî'ninderslerine devam etmiştir. AhiEvrangençliğinde Hoca AhmetYesevî'nintalebelerinden aldığı ilk tasavvuf terbiyesi ile yetişmiş ve olgunlaşmıştır. AhiEvran, Hac vazifesini yerine getirdikten sonra o devrin mutasavvıflarının buluşma yeri olan Bağdat'a gitmiştir. Selçuklu Sultanı I.GıyaseddinKeyhüsrevzamanında, kayınpederiEvhadü'd-DinKirmaniile Anadolu'ya gelen AhiEvran, Konya'da Sultan'a yazdığıLetaif-iGıyasiyeadlı kitabını sunar. 1205 yılında da Kayseri'ye gelen AhiEvran, burada bir deri imalathanesi-tabakhane kurar. Kayseri'de devletin desteğini ile debbağları (dericileri) ve diğer sanatkarları da içine alan büyük bir sanayi sitesinin kurulmasına ve esnaf-sanatkarların teşkilatlanmasına öncülük etti. Bu yüzden, tarih boyunca DebbağlarınPîriolarak tanınmıştır. Her sanat dalındaki birliklerin bir araya toplandığı bu siteler Selçuklu Sultanı AlaeddinKeykubatzamanında diğer şehirlerde de kurulmaya başlandı. Sultan AlaeddinKeykubat'ınAhi birliklerini desteklemesi sonucu Anadolu'nun birçok yerinde bu birlikler süratle gelişti. Bu dönem Anadolu Selçuklu Devleti'nin iktisadi olarak en parlak dönemi oldu. Denizli iline de giden AhiEvrandaha sonra Kırşehir'e gelerek Ahi birliklerinin teşkilatlandırılmasına hız verdi. Kırşehir'de debbağlık (dericilik) sanatını geliştirip yaygın hale getirdi. Daha sonra "Ahi Baba"lığa yükseldi. AhiEvran, teşkilatına taze bir canlılık getirerek bütün Anadolu'da tanınan bir şahsiyet haline geldi. AhiEvran, eşi Fatma Ana'nın kurduğu dünyanın ilk kadın teşkilatı olan "Bacıyan-ı Rum" teşkilatını, bugün ki adıyla Anadolu Kadınlar Birliği'ni, de himaye etmiş ve her iki teşkilatın da büyümesi için çaba sarf etti. AhiEvrankendi mesleği olan dericilik dalından başka 32 çeşit mesleğin gelişmesine öncülük etmiştir. AhiEvran'ınAnadolu'da kurduğu Ahilik teşkilatı ahlâk, akıl, bilim ve çalışma olmak üzere dört temel esas üzerine kurulmuştur. AhiEvran'ınSelçuklu Sultanı II. İzzettin Keykavus'a sunduğuLetaif-Hikmet adlı kitap, sultanlara ve yöneticilere nasihat verici ve "Siyasetname" türü eserinde hükümdarlara şöyle seslenmektedir: "Allah insanı, medenî tabiatlı yaratmıştır. Bunun açıklaması şudur: Allah insanları yemek, içmek, giyinmek, evlenmek, mesken edinmek gibi çok şeylere muhtaç olarak yaratmıştır. Hiç kimse kendi başına bu ihtiyaçları karşılayamaz. Bu yüzden demircilik, marangozluk, dericilik gibi çeşitli meslekleri yürütmek için çok insan gerekli olduğu gibi, bu meslek dallarının gerektirdiği alet veedavatıimal etmek için de birçok insan gücüne ihtiyaç vardır. Bu yüzden toplumun ihtiyaç duyduğu ürünlerin üretimi için lüzumlu olan bütün sanat kollarının yaşatılması şarttır. Bununla da kalmayıp, insanların sonradan doğacak ihtiyaçlarını karşılamak için yeni sanat dallarının meydana getirilmesi gerekmektedir." Hakkında birçok araştırma yapılan AhiEvranVeli "Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibiAhiretiçin çalı" Hadis-i Şerifi'ni kendisine rehber edinmişti. Ahilik teşkilatı mensuplarına dünyada yaşamak için bilgi, ahlak ve sanata, esnaf-sanatkarlar arasında yardımlaşma ve dayanışmaya,Ahiretiçin de takva ve iman esaslarına sımsıkı sarılmaya ihtiyaç olduğunu sıksıkhatırlatırdı. Osmanlı Devleti'nin kuruluşunda büyük görevleri olan ve binlerce sanatkarı yetiştirmiş olan AhiEvran1261 yılında 90 küsur yaşında şehit edilmiştir. Kabri Kırşehir'dedir.