Tarihçe
Atilla BİR, İTÜ Elektrik-Elektronik Fakültesi
Mustafa KAÇAR İÜ Edebiyat Fakültesi, Bilim Tarihi Anabilim Dalı
Semra SARAÇOĞLU 100.Yıl Üniversitesi, Matematik-Geometri Bölümü
Giriş
Türkçede kilit kelimesi Yunancadaki kleidi kelimesinden türetilmiştir. Kilit kelimesinin Sanskritçesi klu, Latincesi claustrum, İngilizcesi lock, Fransızcası serrure ve Almancası, saray anlamına da gelen schloss’dur. Buna karşın yeni Türkçede açkı olarak bilinen anahtar kelimesi Yunancadaki anakhtora kelimesinden türetilmiştir. Anahtar kelimesinin İngilizcesi key, Fransızcası clef ve Almancası sclüssel’dir.
Kilit ve anahtar konusu akademik çevrelerde az incelenmiş bir konudur. En etraflı inceleme İngiltere’de 1851 yılından itibaren bir koleksiyon oluşturmaya çalışan ve bu koleksiyonu sergileyen Pitt-Rivers tarafından yazılmıştır1.
Doğal barınaklarda toplumsal tüm eşyalarını paylaşarak ve avlanarak yaşayan taş devri insanları ile günümüze kadar varlıklarını sürdüren göçebe toplumlar kilide ihtiyaç duymaz. Çadır hayatında erkekler silahlarını, kadınlar ziynet eşyalarını üzerlerinde taşır, genellikle çadır kapı ve pencereleri açık tutulur. Çadır kapı ve pencereleri ilmiklerle düğmelere geçirilerek ya da sarılarak dışa doğru açılır. Dışa açık kapı ve pencereler, çadır içini rüzgâr ve yağmur gibi dış etkenlerden korur (Resim 1).
Neolitik yerleşik tarım kültürü döneminde (İÖ 10.000–6.000), toplum düz tarım arazisinde yaşar, konutlar bitişik düzende inşa edilir. Tehlike anında bitişik düzen doğal bir koruma ortamı oluşturur. Evlere damdan girilir, geceleri evden dama ve damdan dışa çıkmaya yarayan merdivenler kaldırılır ve dış tehlikelere karşı emniyet sağlanır (Resim 2).
Antik mısır kilit ve anahtarları
Ramses II (1292–1225) döneminden beri bilinen ve günümüzde değişik şekillerde hâlâ daha kullanılan tırnaklı anahtar ve takozlu kilitlerden oluşur2. Bu tür sürgülü kilitlerin iki farklı türü mevcuttur. Birinci tür kilitlerde anahtar sürgünün içine sokulur ve yukarıya doğru kaldırılır. Bu durumda anahtarın tırnakları sürgüdeki yuvalara girerek burada bulunan takozları yukarıya kaldırır ve sürgü anahtarla çekilir, yuvasından çıkarılarak kapı açılır (bak Resim 3). Çekilen sürgü bir yuvanın içinde hareket eden çıkıntı nedeniyle anahtar kutusunun dışına çıkmaz.
İkinci tür mısır kilitlerinde anahtar sürgü yerine anahtar kutusundaki bir yuvaya sokulur ve ilk anahtar türünde olduğu gibi yukarıya kaldırılır (Resim 4). Bu durumda da anahtarın tırnakları takozları yukarıya kaldırarak sürgünün çekilebilmesini olanaklı kılar. Yapılan bu değişiklikle kapı sürgüsü anahtar deliği tarafından zayıflatılmış olmaz ve dış kapı darbelerine karşı daha dayanıklı bir kilit elde edilmiş olur.
Bu tür kilit ve anahtarlar günümüzde ülkemiz dâhil çeşitli ülkelerde geleneksel yapılarda halen kullanılmaya devam edilmektedir (bak Resim 5). Sürgünün kapının dışında yer alması kilide dışarıdan müdahale edilebilmesini kolaylaştırır. Resim 6’da Kıbrıs kilidinin içyapısı görülmektedir.
Antik dönemde kapı ve kilit
Ticaret geliştikçe Troya emsali uzaklara açılan ancak korunmaya muhtaç ticaret merkezleri oluşur (M.Ö. 3000–1800). İ.Ö. yaklaşık 8. yüzyıl’da, Homeros’un şiirleştiği İlyada ve Odysseia destanlarında kapı ve kilit konusunda önemli bilgilere rastlanır. Odysseia’nın ilk bölümünde misafirler gece evlerine gidince genç hükümdar saray avlusundaki yatak odasına yönelir. Bu esnada Odysseia’nın sadık hizmetkârı karanlık avluyu meşalesiyle aydınlatır. Kapıyı açar (I, 437), yatak odasına girer, yatağına oturur gömleğini çıkarır ve yaşlı hizmetkâra askıya asması için kendisine verir. Devamında şunlar aktarılır (441):
... sonra çıktı odadan dışarı, kapıyı tutup çekti gümüş halkasından, sürgünün kayışı çekilince kapı kapandı4.
Yukarıdaki aktarımdan anlaşılacağı üzere, çift kanatlı bir kapıdan bahsedilir. Söz konusu olan kapı, kanatlarından sadece biri, çift kanatlı bir kapıdır. Bu kapılar antik Miken saray kazılarından ve daha sonraki dönem yapılardan bilinir. Kapıların etrafında döndükleri menteşeler yoktur. Kapı kanatları, araba eksenlerine benzediği için, Yunanlıların eksen (άξονες) adını verdiği yuvarlak oyukların içinde döner (Resim 7).
Şair Penelopeia’nın Odysseia’ya ait yayı almak için kapıyı nasıl açtığını şu şekilde aktarır (21, 5 ve devamı):
İndi yüksek merdivenden, kendi katından aşağı, güzel kıvrılmış anahtarı almıştı güçlü eline, tunçtan bir anahtardı bu, kulpu fildişinden.
Anlatım şöyle sürdürülür (21, 42 ve devamı)
İşte tanrısal kadın gidince bu hazne odasına, ilkin meşe ağacından eşiğe bastı, vaktiyle bir usta onu cilalamış ve çırpıya çekmişti, pervazları da düzeltmiş, takmıştı parlak kapılar. Hemen kapı halkalarından kayışı çözüp, anahtarı soktu5, ve kapının sürgülerini usta vuruşlarla geriye itti, nasıl böğürürse çayırda otlayan bir boğa, güzel kapı da, anahtar dokunur dokunmaz öyle böğürdü, ve kapı kanatları birden açıldılar önünde hızla.
Bu tür kapıların nasıl açıldığı sorusu bulunan tapınak anahtarları, mezar kabartmaları ve vazo resimleriyle aydınlığa kavuşur (bak Resim 8, 9 ve 10).
Antik kapının sabit sağ kanadında bir anahtar deliği, açılabilir sol kanadında ise sürgüyü çekmeye yarayan ipin dışarıya çıktığı bir delik bulunur (bak Resim 9). Bu verilerden hareket edilirse kapının arka tarafında yer alan sürgünün yerleşimi Resim 10’de belirtildiği gibidir. Anahtar delikten sokulur ve sürgünün üzerindeki hörgüçlere değdirilerek bir krank mili biçimindeki anahtar yardımıyla sürgü sola doğru itilerek açılır. Sürgüyü tekrar kapamak
5 Azra Erhat, A. Kadir çevirisinde “Hemen tokmağın kayışını çözüp, anahtarı soktu ve kapının sürmelerini oynatıp itti öne doğru, ... “ şeklinde hatalı olarak çevirmiştir.
için ip sürgünün altındaki çengele geçirilir ve sol kapı kanadı kapatıldıktan sonra, ip çekilerek sürgü yuvasına sokulur. Eğer ipin dışarıya sarkması istenmiyorsa delikten geri itilir ya da diğer ucu serbest bırakılarak tamamen dışarıya çekilir (bak Resim 10).
Odysseia’nın başka bir yerinde kıymetli eşyaların korunması ile ilişkili başka bilgiler de aktarılır. Phaiaklı kraliçe Odysseus’a ziyaretçi hediyelerini muhafaza etmesi için kapaklı bir sandık verir (8, 438):
Bu ara Arete çok güzel bir sandık getirdi yatak odasından, güzelim armağanları koydu içine, Phaiak’ların verdiği rubaları ve altınları koydu. Kendi de kodu güzel bir kaftanla bir gömlek, ve şu kanatlı sözleri söyledi ona seslenerek: “Sen kapağına bak sandığın şimdi, üstüne sağlam bir düğüm bağla, gelip karıştırmasın mallarını yolda biri sen tatlı uykuya dalınca kara gemide”.
Anlaşılacağı gibi bu bir sihirli düğümdür ve bunu sadece tanrısal çilekeşler düğümleyip ve çözebilir. Çünkü o bu düğümü sihirbaz Kirke’den öğrenmiştir (446):
Çok çekmiş tanrısal Odysseus duyar duymaz bunu, kapattı sandığın kapağını, bağladı üstüne sağlam bir düğüm, vaktiyle ulu Kirke’den öğrenmişti bu düğümün nasıl yapılacağını.
Burada söz konusu edilen düğüm İskender’in büyük doğu seferinden önce bir kılıç darbesiyle keserek açtığı efsanevi Gordion düğümüdür. Tanrısal güç ve sihirli dualara karşı inanç azaldıkça düğümün ve açılmamış olduğunu kanıtlayan balmumu ile mühürlenen cisimler daha sonra kilit ve anahtar ile korunmaya çalışılmıştır. Ancak hırsızlığın hiçbir zaman önü alınamamış ve kilit sistemleri tarih boyunca sürekli hep geliştirilmeye çalışılmıştır (bak Resim 11).
Roma dönemi
Roma döneminde, ayrıntısı henüz bilinmeyen ya da hiç bilinemeyecek bir şekilde günümüzde kullanımı süren yaylı kilitler icat edilir. Bu tür kilitlerin çalışma prensibi Resim 12’de verilmiştir. Bunların önce kapı kilidi ve daha sonra küçük modelleri oluşturularak kutu ve kasa kilidi olarak kullanıldığı varsayılabilir. Kilidin ana öğesi daha önceki uygulamalarda olduğu gibi bir sürgüden oluşur. Sürgü bir anahtar aracıyla ötelenir. Sürgüyü öteleme mekanizması kapının iç tarafında yer alır. Anahtar kapının dışından mekanizmaya kadar uzanan bir delik vasıtasıyla sokulur. Anahtarın deliğe sokulan ucunda bir delik vardır ve bu delik mekanizmadaki bir uzantıya (diken) girer. Anahtarın üzerinde eksene dik bir uzantı (bayrak) sürgüdeki girintilere girerek anahtarın sağa sola çevrilmesi sırasında sürgünün ileri geri ötelenmesini sağlar. İlk anahtar buluntuları Pompei kazılarında ortaya çıkmıştır (bak Resim 13). Bir anahtarın diğer bir kilide uymasını önlemek ve yardımcı aletler (maymuncuk) vasıtasıyla açılmasını önlemek için anahtar boyutları kilitten kilide değiştirildiği gibi, anahtar mekanizmasına çeşitli eklenir. Bu engeller anahtar bayrağına açılan girintilere uygundur. Böylece bir anahtarın başka bir kilidi açması önlenir. Anahtar mekanizmasında yay, ilkin çevirme işlemine karşı bir direnç gösterir ve bu sırada depoladığı enerjiyi, sürgünün ötelenmesi sırasında serbest bırakarak sürgünün ötelenme işlemini kolaylaştırır.
İslam döneminde yazılı belgelerde kilit ve anahtar
İslam dönemine ilişkin yazılı belgelerde kilitlerle ilgili üç adet örneğe rastlanmaktadır. Bunların ikisi el-Cezeri’ye biri ise Takiyeddîn b. Ma’rûf el-Râsıd’e ilişkindir.
El-Cezeri’nin şifreli kasa kilidi6
El-Cezeri’nin “Kitab el-Hiyel” adlı eserinin 6. Bölüm, 3. Düzeninde ilginç bir şifreli kasa kilidi anlatılmaktadır7. Kasa içine kıymetli özel eşyaların konduğu ve kapağında 4 adet şifreli kilidin yer aldığı bir kutu şeklindedir. Şifre kilitlerindeki silindirlerde 16 adet harf şu şekilde sıralıdır (bak Resim 14):
Günümüzdeki değerli eşyaların konduğu kasalardaki şifreli kilitlere çok benzeyen bu kutuyu açmak için, kutunun üst yüzeyinde bulunan 4 adet şifreli kilidin her birinde 16 harfi 3 farklı silindiri çevirerek ayarlamak ya da toplam m = 3 4 = 12 harfi bilmek gerekir. Ayarlanması gereken harf sayısı n = 16 olduğuna göre oluşabilecek birleşim sayısı nm = 1612 = 281.474.976.710.656 2,8 1014, diğer bir deyişle bu kilidi bir denemede açma olasılığı p = 1/(nm) 3,55 10-15 ya da sıfırdır.
6 E. Wiedemann, F. Hauser; Über eine Palasttüre und Schlösser nach al-Gazari, Der İslam, C.11 s. 213-251. 7 Bediü’z-Zaman Ebü’l-İzz İsmail b. El-Rezzaz el-Cezerî [Cizreli (Mezopotamya) Pirinç Tüccarının Oğlu Bedî’ü’z-Zaman (Eşsiz) İsmail] ya da kısaca Cezeri, Amid (Diyarbakır) Artuklu Sarayı’nda 25 yıl (1181–1206) saray mühendisi olarak çalışmış bulunan ve Kitâb el-câmi‘ beyn el-‘ilm ve’l-‘amel el-nâfi’ fi Sınâ’at el-hiyel (Harika düzenleri gerçeklemede, gerekli kuramsal ve uygulamalı bilgileri bir arada sunan kitap) isimli kitabı yazmış olan mühendistir. Eseri Ortaçağın en kıymetli eseri olarak kabul edilmektedir. Eserinin 1. el kopyaları Topkapı Sarayı Müzesinde bulunmaktadır (A 3472).
Her bir şifre silindiri 8 parçadan oluşur (bak özgün kesit çizim Şekil 15). Bu 8 parçanın yapısı Şekil 16’de verilen bir yeniden kurma (rekonstrüksiyon) yardımıyla inceleyelim.
1. parça (s1, z1, k1) iç çapı kapakta açılmış bulunan deliğin çapında bir s1 diski ve buna geçirilmiş içi boş bir z1 silindirinden oluşur (Resim 3 ve 4, Şekil 1 ve 2). z1 silindirinin k1 alt ucuna çevre boyunca 16 adet diş açılmıştır. Diski çevirmek için kenarına karşılıklı tutturulmuş iki adet (v ve m1) çevirme mandalı bulunur. Çevirme mandallarından biri bir kuş kafası (v), diğeri ise bir kuş kuyruğu (m1) biçimindedir ve bu mandallar deliğin dışına taştığından kilit silindirleri kapak deliğinin içine girmesini önler ve kasa kapağında çevre boyunca sıralı harflerden hangisinin ayarlandığını kuş kafasıyla işaret eder. 1. parçanın oluşturduğu silindirin konumu çevirme bu çevirme mandalları aracılığı ile çevrilerek kutu kapağının üzerindeki harfe göre ayarlanır.
2. parça (s2, z2, k2) 1. parçaya çok benzer ancak farklı boyutludur (bak Resim 4 ve 5). Bu parçanın z2 silindiri 1. parçanın z1 silindirine girer, z2 diski ise z1 silindirinin üstünü kaplar. Ancak z2 silindirinin boyu z1’e göre biraz daha uzun olduğundan, 2. parça 1. silindirin içine yerleştirildiğinde silindirin k2 ucu alttan kapak kalınlığı kadar dışarıya çıkar. Bu uca da çevre botunca 16 adet diş açılmıştır. d2 diskinin üzerinde de s1 diskinde olduğu gibi gaga şeklinde bir m2 çevirme mandalı, bir de yuvarlak o çevirme kolu bulunur. 2. parçanın oluşturduğu silindir de çevirme kolu aracılığı ile çevrilerek 1. parça diskinin üzerindeki harfe göre ayarlanabilir (Şekil 2).
3. parça (b) 2. parçanın silindirine giren bir mil şeklindedir. Milin üst ucu m3 mandalı şeklinde oluşturulmuştur ve 3. parça bu mandal vasıtası ile çevrilerek 2. parçanın diski üzerindeki harflere göre ayarlanabilir. Milin alt ucunda kesit yarıya düşer ve mil iki kapak kalınlığı kadar kutunun içine doğru uzanır. Bu uzantıya dik, daha sonra içine 8. parçanın (r) sürüleceği, kare kesitli bir delik açılmıştır (bak Resim 7 ve Şekil 2).
4. parça (s3) sadece bir diskten oluşur. Diskin ortasındaki deliğin çapı 1. parça silindirinden biraz daha fazladır. Disk deliğinin içinde eksene yönelik bir n1 pimi bulunur. Bu pim 1. parça silindirinin k1 ucundaki 16 dişten birine girecek şekilde silindirin alt tarafına çentik a kamasının karşısına gelecek şekilde takılır. Pimle aynı konumda ancak diskin dışa bakan kenarında bir e1 çentiği yer alır (bak Resim 8 ve Şekil 2).
5. parça (s4).4. parçaya benzer ancak iç deliği 2. parçanın silindiri içinden geçecek genişliktedir. Bu diskin iç deliğindeki n2 pimi 2. parça silindirindeki 16 dişten birine girecek uzunluktadır. Pimle aynı konumda ancak diskin dışa bakan kenarında bir e2 çentiği bulunur. Bu disk 2. parçanın üzerine, çentik a kamasının karşısına gelecek şekilde, harf şifresine uygun bir şekilde takılır (bak Resim 8 ve Şekil 2).
6. parça (s5).4. ve 5. disklerle eşit çaptadır. Ancak üzerinde yarıçapın yarısı çapında bir daire üzerinde 16 küçük delik açılıdır. Deliklerin birinin karşısında diskin dış tarafında e3 çentiği bulunur. Bu disk 1. parçanın miline çentik a kamasının karşısına gelecek ve harf şifresine uygun bir şekilde takılır (bak Resim 9 ve Şekil 2).
7. parça (s6).da disk şeklinde olmakla birlikte çapı diğerlerine göre 2/3 oranında daha küçüktür. Ortasındaki delikten ancak 3. parça milinin uzantısı geçebilir. Ayrıca üzerinde 6. parçanın kalınlığını aşmayan ve bu diskteki deliklere uyan bir i pimi bulunur. Disk kilit silindirinin altında pim deliklerden birine girecek şekilde yerleştirilir (bak Şekil 2).
8. parça (r) tüm sistemi birleştiren at kafası şeklinde bir pimdir. Bu pim 3. parçanın uzantısına açılan kare kesitli deliğe sokulduğunda şifreli kilit kutu kapağına sabitleştirilir (bak Şekil 1 ve 2).
Üzerinde şifreli kilitlerin yer aldığı kasa kapağının hemen altında bir plaka mevcuttur (p). Bu plaka Resim 10‘da görüldüğü gibi enine zikzak bir çizgi boyunca iki eşit parçaya kesilir. Plakada şifre silindirlerinin bulunduğu noktalarda silindirlerden daha geniş 4 delik açılır. Ortasında anahtar göbeğinin yerleştirileceği 5. bir delik daha açılır. Kesik iki d ve h plakalarının kısa kenarında n ve o parçaları ile plakaya tutturulmuş bulunan ve kutunun yan kenarlarından dışarıya çıkan mafsallı çekme/itme halkaları (küpeler) vardır (bakınız Resim 11). Plaka kutunun üst kapağından daha küçük boyutta olduğundan bu kollar ile plaka parçaları dışa doğru çekilerek birbirinden ayrılabilir. Ancak bu hareket genellikle şifre silindirlerine çarpan 4 adet ucu sivri a kaması tarafından önlenir. Şifrenin her 4 şifreli silindirde doğru ayarlanmış olması halinde a kaması anahtar silindirindeki e1, e2 ve e3 yuvalarına girer ve ilgili plaka dışa doğru çekilerek ayrılır. Bu durumda plakanın açılmasını önleyen s mandalı plakanın g uzantısından kurtulur ve kutu kapağı açılır (bak Şekil 4).
Mandal kutunun açılan yan kapağında bulunur ve özgün çizimde verilmemiş olan Şekil 4’teki tekrar yapıma göre çalışır. Menteşelerinin etrafında dönerek açılan b yan kapağının üzerine bir mafsalla tutturulmuş bulunan d-c mandalı, üzerinde şifre silindirleri bulunan a üst kapağının kenarındaki bir f deliğinden alt plakanın g çıkıntısına kadar uzanır. Mandalın s ucunda dikdörtgen kesitli bir delik vardır. g plakasının m uzantıları bu deliğe girerek mandalın dışarıya çıkmasını ve aynı zamanda b kutunun kapağının açılmasını önler.
Şifrenin doğru ayarlanması halinde, Resim 12’da görüldüğü gibi, şifreli kilitlerin ortasındaki bir delikten bir anahtar sokulur. Anahtarın kare kesitli ucu kasa üzerine monte edilmiş, serbest dönebilen küçük bir diskin ortasındaki deliğe girer (Resim 13). Diskin kenarlarında bulunan 4 adet çıkıntı plakların her birinde bulunan 2 adet pimi (toplam 4 adet pimi) sağa ya da sola doğru öteler. Böylece plakalar anahtar vasıtasıyla birbirlerinden ayrılabilir ya da şifreler doğru ayarlandığında 4 adet a kaması şifreli kilit silindirleri üzerindeki e1, e2 ve e3 yuvalarına girer, c-d mandalı m engelinden kurtulur ve kutunun b kapağı açılır.
Anlatımdan açıkça anlaşılacağı gibi, şifreli kilit son derece ilginç ve karmaşık bir yapıya sahiptir. Modern şifreli kilitlerde uygulanan birçok elemana burada da rastlanır. Şifreyi çözme olasılığı adeta sıfır olduğuna göre kutuyu açmak için mandalı kesmekten başka çare yoktur. Mandalın kutu dışında bulunması kilit tasarımının en zayıf noktasını oluşturur.
El-Cezeri’nin dört sürgülü kasa kapısı kilidi
El-Cezeri’nin “Kitab el-Hiyel” adlı eserinin 6. Bölümünde, 4. Düzen olarak bir ahşap kapıya takılan kilit mekanizması ve buna bağlı olan bir sürgü sistemi anlatılmaktadır. Düzen günümüzde çelik kasa kapılarında bulunan sürgü sistemlerine ya da kıymetli eşyaların korunduğu yerlerdeki kapıların takviyeli kilitlerine şaşılacak derecede benzerlik göstermektedir. Kilit sistemiyle dört adet kapı sürgüsünün bir anahtar vasıtasıyla kapı kasası ve eşiğindeki özel yuvalara sokulması ya da çıkarılması amaçlanmaktadır ( Resim 32).
Biri kapı eşiğinde, diğer üçü sağ, sol ve üst kapı kasasındaki yuvalara sürülecek olan sürgüler kare kesitli som ağaç kalaslardan oluşur. Kapı boyutlarına ve kapı kilidinin konumuna bağlı olarak yatay konumlu sürgüler dikey konumlu sürgülerden daha uzundur. Kilit mekanizmasının bulunduğu yerde sürgüler kesiştiğinden sürgülerin kilit mekanizmasınca öteleneceği mesafe boyunca sürgü kesitleri karşılıklı olarak yarıya düşürülür. Yatay sürgülerde düşük kesitli kısmın dış tarafına, dikey sürgülerde ise düşük kesitli kısmın iç tarafına, sürgünün hareket mesafesi boyunca diş açılır (Resim 33).
Hazırlanan sürgüler, içlerinde kolay hareket edebilecekleri kanallar bulunan bir takoza yerleştirilir. Kilit mekanizmasının kabını oluşturan bu takozun açık tarafı kapının iç tarafına gelecek şekilde düzenlenir. Sürgü dişlilerinin tümü içe doğru yönelik bir şekilde, takoza önce yatay sonra dikey sürgüler yerleştirilir. Takozda sürgülerin ortasına açılan delikte anahtar silindirinin rahatça dönebileceği bir yuva oluşturulur. Bu yuvaya oturan çelik silindirin dış yüzeyine sürgülerdeki dişlilere uyan dişler açılır (bak Resim 34). Silindir yuvasına oturtulurken dış yüzeyindeki dişler sürgülerdeki dişlere geçirilir. Silindirin ortasında yuvarlak bir delik ve bu deliğin bir kenarında delik boyunca boydan boya uzanan bir kanal bulunur. Silindirin takozdan dışarıya taşan ucu ahşap kapıda açılan bir deliğin iç tarafındaki bir yuvaya oturur. Silindir deliği yuvada ve takoz serbest hareket edebilen sürgülerle birlikte kapıya tespit edilir (bak Resim 32).
Kapıyı açabilmek için silindirin ortasındaki deliğe ve kanala uygun bir anahtar yardımıyla silindiri çevirmek gerekir. Resim 34’ün üst sol tarafında görüldüğü gibi bu özelliğe sahip mafsallı bir anahtar önerilmiştir. Bu tür anahtarlar anahtar deliğine sokulduğunda mafsallı kısım ekseni etrafında 90 çevrildiğinde oluşan krank kolu anahtarın deliğinde daha kolay çevrilebilmesini sağlar.
Sürgü mekanizmasını, özel anahtarın dışında açılmasını önlemek için silindirin takoza yerleştirildiği yatağın dibine bir yuva açılarak çelik bir yay yerleştirilir (bak tekrar yapım çizimi Resim 34). Bu yayın serbest ucu silindirin kenarına açılmış bulunan dişlerin arasına girerek silindirin dönmesini önler. Ancak silindir deliğine uzunluk, kesit ve kanal genişliği uygun bir anahtar sokulduğunda anahtarın ucu yayın üzerindeki bir delikten girerek yayı takoza doğru iter ve yayın serbest ucunu dişlerden kurtarır.
Çevirme işlemi sırasında yay takozun içindeki bir özel yuvaya itildiğinden, çelik yay sürgülerin ötelenme işlemini engellemez. Ancak anahtar deliğinden geri çekilince yay eski konumuna gelir, gerektiğinde silindir biraz sağa ya da sola doğru çevrildiğinde yayın ucu dişlerin arasına girer ve silindirin daha fazla dönmesini, diğer bir deyişle sürgülerin açılmasını önler. Mekanizmanın kapının dışından görünüşü Resim 32’de verilmiştir. Sürgülerin uçlarındaki çıkıntılar sürgülerin anahtar tarafından fazla çevrilmesini önlemeye yarar. Çıkıntılar engellere dayanır ve böylece sürgülerin aşırı ötelenmesi ve dişsiz kısımlara geçmesi önlenir.
Çizim yüzeyine dik durması gereken çelik yay ve anahtar gibi elemanlar, o dönemde perspektif gösterim bilinmediğinden, çizim yüzeyine yatırılarak betimlenmiştir. Çizim ve anlatımdan açıkça anlaşılacağı gibi, bu tür mekanizmalar günümüzde çelik ev kapıları modern çelik kasa kapılarında yaygın uygulanma alanı bulmaya devam eder. Günümüzdeki dilli ve engelli anahtarlar, kilit mekanizmasının maymuncuk kullanmadan eğitimsiz kişilerce açılması önlediğinden, kilit göbeğinin dönmesini engelleyen yaya artık gerek duyulmamaktadır.
Takiyeddîn bin Ma’rûf el-Râsıd’in ‘utanç kilidi’8
Bu düzen, içi para dolu bir keseyi almak için elini uzatan kişiyi bileklerinden kapan, hırsızı utandırmaya yöneliktir (Resim 35).
8 Takiyeddîn bin Ma’rûf el-Râsıd 1525 tarihinde Şam’da doğmuş ve 1585 tarihinde İstanbul’da ölmüştür. 1579- Sultan III. Murad (1595–1603) döneminde İstanbul’da kurması istenen gözlemevi 1580 tarihinde aynı padişah tarafından yıktırılmıştır. Burada söz konusu edilen kilit, halen Kandilli Gözlemevi Kütüphanesi’nde (No. 96) bulunan el-Turuk el-Seniyye fi’l- Alet el-Ruhâniye (Ruhânî aletler ya da otomatlar konusundaki yüce yöntemler) adlı kitabında yer almaktadır.
Birleştiğinde bir kelepçe şeklini alan düzen birbirleriyle iki adet kılavuz çubukla ilişkili iki yarım daireden oluşur. Yarım dairelerin her biri mafsallı bir kaldıraçla kutunun arkasında kurulu bir yaya bağlıdır. Yayın hareketini kutunun dibinde bulunan ve üzerinde bir kese altının bağlı bulunduğu bir zincir tarafından önlenir. Bir hırsız kutu kapağını açar ve elini sokarak altın dolu keseyi almak isteyince yayın kapanmasını önleyen zincir yayı serbest bırakır ve yarı dairesel kelepçe parçaları kılavuz çubuklar boyunca iter. Kelepçelerde kelebek kanadı şeklinde iki adet yay mevcuttur. Bu yaylar karşılarındaki yuvalara girdiğinde hırsız kasa sahibi gelerek kendisini kurtarıncaya kadar bileğinden kasaya bağlı kalır (Resim 36).
Kasa sahibi hırsızı özel bir anahtarla kurtarabilir. Bunun için bilekliğin her iki kenarlarındaki bir delikten soktuğu iki adet anahtar yardımıyla kilidin içindeki kelebek kanadı şeklindeki yayı bastırması, kurgu yaylarını geriye itmesi ve altın kesesinin bağlı bulunduğu zinciri kaldıraç koluna tekrar takarak yayların kurulu kalmasını sağlaması gerekir. Kasa, kilit sistemini tetikleyen altın keseye dokunulmadığı sürece alışıldığı şekilde kullanılmaya devam edilebilir.
Osmanlı Döneminde Kullanılan Kilit ve Anahtarlar
Kilitler öncelikle kapı ve asma olmak üzere iki sınıfa ayrılır. Kapı kilitleri içinde en gelişmiş türü geleneksel ev kapılarında kullanılan kilitler oluşturur. Bu kilitlerde genellikle bir anahtar aracılığı ile açılan sürgü, bir el sürgüsü ve yine bir anahtar aracılığı ile açılan mandal yer alır. Mandal kolu bir uzaktan açma sistemi ile devreye sokulabilir ve bazen de bir haber verme çanı ile ilişkilendirilebilir (bak Resim.38).
Asma kilitler ise Roma dönemindeki gibi yaylı (bak Resim 40), burgulu (bak Resim 41) ve nihayet Takiyeddîn bin Ma’rûf el-Râsıd’in ‘utanç kilidi’nde olduğu gibi yayları kelebek kanadı şeklinde olabilir (bak Resim 42).
Günümüzde Geleneksel Kilitçilik
Günümüzde geleneksel kilitçiliği sürdüren az sayıda kişi mevcuttur. Bunların başında Tavşanlı’da üç nesildir bu sanatı icra eden Mehmet Sayın (1921–1996), Mehmet (1976) ve Mahir Sayın (1953) ustalar gelmektedir (Bak Resim 43).
Mahir usta mandallı, el sürgülü ve özellikle şaşırtmalı türden kilitler imal etmektedir. Özellikle şaşırtmalı kilitler ilginçtir, kişi anahtara sahip olsa bile, eğer kapıyı açmak için anahtarı bir kez çevirdikten sonra deliğinden çıkararak ters sokması ve aksi yönde çevirmesi gerektiğini bilmemesi halinde açamamaktadır (bak Resim 44).
Bir diğer geleneksel kilit imalatçısı, Gerede’de gençliğinde görmüş olduğu türden ahşap asma kilit üreten Lütfullah Cevahiroğlu’dur. İmal ettiği sınırlı sayıdaki narin kilit turistik hatıra eşyası olarak pazarlanabilecek niteliktedir (Resim 45).